MİLLETLER LİGİ
Yaz ayların da voleybol heyecanı Milletler Lig’inde
yaşanıyor. Özellikle bu yıl ülkeler biraz daha iyi kadrolarla katıldıkları için
kalite arttı. Böyle olunca da daha çok izleniyor.
Buraya bir parantez açmam gerekiyor. Zaman zaman eleştirsek
de TRT hem kadınlarda, hem de erkeklerde
birçok karşılamayı canlı vererek voleybolun gündemde kalmasına, sevilmesine
katkı sağlıyor.
Bu arada daha önce Türkiye’de oynayanları tekrar görmek,
halen ekiplerimizin formalarını giyenlerin kendi ülke takımlarına ne oranda
katkı yaptıklarını seyretmek, gelecek sezon ligimizde yer alacak sporcuları
tanımak da bizleri mutlu ediyor.
Gelelim maçlara;
İlk sınavı Çin’de verdik. Hemen yazının başında söyleyeyim.
Çok da iyi verdik. Açıkçası ben dahil eminim ki bir çok kişide bunu
beklemiyordu.
Yabancı oyuncuların etkisi altında geçirdiğimiz ligimizde,
bazı sporcularımızın performanslarını iyi değerlendirememiştik. Bu nedenle ilk
bölümde nasıl bir mücadele ortaya koyacaklarını, nasıl bir birliktelik
yaşayacaklarını da merak ediyorduk.
Kazandığımız Fransa ile Tayland müsabakalarını bir yana
bırakarak Polonya ve Çin maçlarında,
zaman zaman inişli- çıkışlı bir grafik yaşansa da yaptıkları mücadeleden mutlu
oldum.
Herkes elinden geleni yaptı. Beni en çok etkileyen ise
“defans” oldu. Her topa koştuk, çıkmaz denilen topları oyunda tuttuk, hücuma
dönüştürdük.
Tabi ki bunda önemli faktörlerden biri de blokta ki
yerleşimdi. Bu konuyu sık sık gündeme getirdiğimi biliyorsunuz.
Televizyondan seyrettiğim kadar, kızlarımızın blok
yerleşimlerini iyi buldum. Bu durum, bloktan sayı alamadığımız anlarda topa
dokunmamızı sağladı. defansımızın işini
kolayladı.
Çin etabını 4 maçta 50 blok sayısıyla (Fransa: 13, Tayland
14, Polonya 11, Çin 12) bitirdik Eğer “geç blok” olayını da çözersek, çok güzel
galibiyetlere imza atarız.
Devam edeyim; Pasörleri Wolosz dışında as oyuncularıyla
oynayan Polonya’yı 3-2 (25-21, 18-25, 25-23, 22-25, 15-7) yenmek, hele 5. seti
15-7 gibi farklı kazanmak beni çok keyiflendirdi.
Bu arada genç pasör Dilay Özdemir’in ortaya koyduğu
performansı da not olarak ekleyeyim. Sanırım “Milli Takıma bir pasör daha
geldi” demek yanlış olmaz.
Çin karşılaşması için yazacak o kadar çok şey oldu ki.
Hangisine değineyim bilemiyorum.
Böyle bir seyirci önünde oynamanın zorluğu, bize her zaman
ters gelen Asya Voleybolunun özelliklerini taşıyan güçlü bir takım karşısında
verilen mücadele, inişli- çıkışlı oyun, 17- 10 öne geçtiğimizde “kazandık” diye
düşünülen setin 29-31 kaptırılması, hemen arkasından 20-24 geriye düştüğümüz ve
“gitti” denilen setin 28-26 gelmesi, Aleksia’nın 38 sayısı, servisten hiç sayı
“ace” alınamaması. Bunlardan biri bile uzun uzun konu edilebilir.
Biz hepsini bir yana
bırakalım Çin etabının bizim için çok güzel geçtiğini söyleyerek noktayı
koyalım.
İstanbul daki ikinci bölümde, beni en çok etkileyen, hemen
hemen her gün 16 bin civarında biletli seyircinin (son Brezilya karşılaşması 17
bin) varlığı ve harika atmosfer oldu.
Özellikle genç kızların ve çocukların doldurduğu salonda
sporculara gösterilen ilgi ve destek,
yıllarını sporcu, antrenör, yönetici, gazeteci olarak voleybola vermiş biri olarak beni fazlasıyla
mutlu etti.
Bu etaba Dominik maçıyla başladık. 3-0 (27-25, 25-19, 28-26)
İyi oynadığım söylenemez. Set sayıları da zaten bunu gösteriyor. İlk müsabaka,
seyirci ve salonun atmosferi diyerek geçiştirdik.
Bu arada antrenörümüzün Ebrar’ı Vasgas’ın yedeği olarak
ikili değişikliklerde kullandı. Bu iş, Ebrar’ı bir hayli mutsuz etti.
Daha sonra ki günlerde Ebrar 4’den oynamaya başlayınca da
hem onun keyfi yerine geldi, performansı arttı. Ayrıca seyirciyi de ayağa
kaldırdı.
Kanada (son set dışında) ve Kore karşılaşmaları çok kolay
geçti. Hele Kore karşısında oyuncularımız adeta şov yaptılar: 3-0 (25-11,
25-13, 25-17). 2 etapta oynanan tüm karşılaşmalar içinde en farklı set
sayılarıyla kazanılmaz maç oldu.
Son gün Brezilya ile kozumuzu paylaştık. İlk günkü Dominik
karşılaşmasında olduğu gibi yine iyi
değildik. Oyuncularımız inişli çıkışlı bir grafik ortaya koyarken, 2 sezondur
Fenerbahçe forması giyen ve kendini çok geliştiren Ana Cristina’yı durduramadık
(27 sayı). Buna birde THY’nin oyuncusu Berkman (12 sayı) eklenince, mücadeleyi
1-3 (18-25, 25-23, 23-25, 15-25) kaybettik.
Takımımızın en skoreri 17 sayıyla Ebrar olurken, Yaprak 15,
Vargas 14 sayıyla oynadılar.
Şimdi 9-13 Temmuz da Hollanda da oynanacak son etabı
bekliyoruz. Rakipler sırasıyla; Hollanda, Çekya, İtalya, Sırbistan.
Gelelim erkeklerin VNL sınavına.
İlk etap Çin de oynandı. Biz Sırbistan ile başladık. Servis,
blok, hücum yani herşeyi çok iyi yaptığımız ilk seti şaşırtıcı bir farkla
aldık: 25-12. Sonra roller değişti. 7
sayı (12-19) geriye düştüğümüz setin sonlarında toparlandık, olmadı: 22-25.
Zaman zaman iyi mücadele ettiğimiz diğer iki seti de 23-25, 23-25 verdik.
Bir gün sonra Hollanda karşılaşmasının ilk setini 25-21
kazanan yine bizdik. Ama daha sonra son sayılarda bir türlü sonucu lehimize
çeviremedik. Böyle olunca da 3 seti yakın sayılarla (22-25, 23-25, 23-25)
kaybettik.
Polonya müsabakasını da yine yakın set sayılarıyla 0-3
(26-28, 23-25, 21-25) yitirdik.
Son gün ev sahibi Çin’i 3-0 (25-22, 25-21, 25-20) mağlup
ettik ve galibiyetle tanışmış olduk.
Bu etabı ısınma turları sayarak gözümüzü Bulgaristan’a
çevirdik. Ancak ilk etapta ki dirençli mücadelemizi, burada bir müsabaka
dışında ortaya koyamadık.
İlk gün, daha önceleri yendiğimiz Slovenya’ya hem de (0-3:
16-25, 22-25, 18-25) kaybettik.
Bu durgun oyunu bir
gün sonra Ukrayna karşısında da tekrarladık. Hele ilk seti 11-25 gibi kolay
kabullenemeyeceğimiz bir farkla verdik. Sonra biraz oyuna girdik ama 0-3 bitti.
Bir gün aranın bizi toparlayacağını da umut ederek ev sahibi
Bulgaristan karşısına çıktık.
Güzel bir oyun hep önde götürdüğümüz seti 25-20 aldık. Bu
moralle daha da iyi oynamaya başladık. Etkili servisler, özellikle ortadan
hücumlar derken 25-20 ile 2-0’ı bulduk. Devamını da 25-21 getirip maça 3-0
noktayı koyduk.
Güzel olan; ev sahibini yenmenin yanında, az servis kaçırdık
(10), 9 ace bulduk. İyi servis karşıladık (1 sayı verdik), iyi defans yaptık.
Bu güzel galibiyeti yeterli bulmuş olmalıyız ki Fransa
karşısında pek ortalarda görünmedik: 0-3 (20-25, 18-25, 19-25).
İlginç olan bu kez servisten ancak 2 sayı bulabildik. Blok
ise; 1.
Bu arada yenilgilere bahane olarak sakatlıkları
gösteriyoruz. Ancak rakiplerin eksik kadrolarla oynadıklarını da unutuyoruz.
Neyse. Bakalım 3. Etap bize ne getirecek. Rakipler ABD,
Almanya, Brezilya, Arjantin.
Bu arada CEV den “Wild Card” müjdesi geldi. 2025-2026
sezonunda Zerenspor ve Halkbank’a Şampiyonlar Ligi’nde oynama hakkı tanındı.
Böylece kadınlarda Vakıfbank, Fenerbahçe, Eczacıbaşı ile Zerenspor, Erkeklerde;
Ziraat Bankkart, Galatasaray ve Halkbank ülkemizi temsil edecek.
Aslında uzun uzun yazmak istediğim bir konu da; “yabancı
oyuncu sayısı” idi. Ancak yerim kalmadı.
Yine de kısaca söylemem gerekirse, iyi olmadı.
Çünkü, takımların çoğunda köşe oyuncuları yabancı, pasörler
ve ortalar Türk oluyor. Bu arada yabancılar aksayınca, sakatlanınca, ya da
rahatsızlanınca yerine bizim sporcularımız giriyordu. Şimdi bu şans gitti.
Yabancı çıkacak, onun yerine bir başkası sahada olacak.
Böyle olunca da ligde oynayamayan oyuncularımız, Milli maçlarda nasıl bir performans ortaya koyacaklar? Bekleyip, göreceğiz. Ve tabi ki tartışacağız.
NOT: Yazarın Manşet Voleybolun Sesi dergisindeki (Temmuz
230. sayı )