METİN GÖRGÜN

Alev ANAKÖK (Konuk Yazar)
08 Aralık 2022
371

METİN GÖRGÜN

 

Ekim ayının son günü voleybol camiamız üzücü bir haberle sarsılmıştı. Hepimizin yaşamında önemli bir yere sahip olan Metin Görgün’ü kaybetmiştik. Dergimiz baskıya girdiği için geçen sayıda bu konuya değinememiştim. İzninizle geç de olsa onun için birkaç cümle yazmak istiyorum.

1962 yılından bu yana oyuncu, antrenör, yönetici, gazeteci olarak  voleybolun içindeyim. Böyle olunca doğal olarak Metin ile yollarımız bir çok noktada kesişti. 1985 yılında Galatasaray A Kadın Takımı Antrenörü, ayni zamanda A Erkek Takımı Yardımcı Antrenörü oldum (o zamanlar bir  ekibin 1 teknik adamı, varsa yardımcısı, yine varsa 1 masörü olurdu. Hakemlere verilen lisansları, maç öncesi ısınmada kullanılan 6 topu sen taşırdın. Yani bu günkü gibi teknik kadroyu destekleyen 10’u aşkın çalıştıranı hayal bile edemezdin). İşte o yıllarda Metin de takımın gözde oyuncularından biriydi (1 sezon sonra da şampiyon olmuştuk).

O günlerde başlayan birliktelik uzun yıllar devam etti. Metin’in televizyonlarda yorumculuk yaptığı dönemlerde bir çok kez beni programlara konuk aldı. Telefon bağlantıları yaptı. Gazeteci olarak sayısını hatırlayamadığım kadar seyahatlerde birlikte olduk. Doğal olarak bir çok anımızda oluştu.

Bu kadar yakın olduğumuz bir insanı kaybetmek çok üzücü. Bulunduğu ortama neşe katan dostumuzun mekanı cennet olsun.

Ligler ve Avrupa Kupalarıyla branşımızın yoğun maç trafiği devam ediyor. AXA Sigorta Efeler Ligi Metin Görgün Sezonu’nda 9., Misli. Com Sultanlar Ligi’nde ise 6. hafta geride kaldı.

Her 2 bölümde de heyecanı yüksek karşılaşmalar izliyoruz. Tribünleri dolduran seyircinin varlığı ise beni müsabakalar kadar mutlu ediyor. Bu güzel ilgi umarım hiç bitmez.

Bu 9 haftalık Efeler Ligi’nde yenilgisiz Halkbank liderliğini sürdürüyor. Onun hemen arkasından bir başka Ankara ekibi Ziraat Bankkart geliyor. 3. sırada ise Galatasaray var.

Bu sezon erkek maçlarını daha çok seviyorum. Çünkü voleybol adına bir çok güzelliği yaşayabiliyorsunuz. Eskiden kadınların müsabakaları benim daha fazla ilgimi çekiyordu. Topun oyunda kalması, yani rallilerin uzunluğu daha hoş görüntülerin oluşmasını sağlıyordu. Ama nedense çok önemli yabancı oyuncuların varlığına rağmen, hemen hemen her takımın ayni oyun tarzını benimsemesi, hücumları bir türlü çeşitleyememeleri, özellikle orta oyuncuları az kullanmaları, hatta bazı köşe oyuncularının daha çok servis karşılama görevi yüklenmesi nedeniyle karşılaşmaları 3-4 sayıyla tamamlaması, bu arada belirli smaçörlerin topla buluşma oranının aşırı fazla olması (tek oyunculu voleybol) kaliteyi de aşağıya çektiğini düşünüyorum.

Ligin henüz 6. haftası oynandı ama zirveye oynayan ekipler fikstürün azizliği nedeniyle karşı karşıya geldiler.

Doğal olarak ilgide büyüktü. Çünkü yerli ve yabancı bir çok yıldız oyuncu sahadaydı. Onların mücadelesi voleybolun seviyesini mutlaka yukarılara taşıyacaktı. Peki taşıdı mı? Hadi cevabı “sezonun başı” diyerek geçiştireyim. 

Şampiyonluk yarışının üç  iddialı ekibinin aralarında oynadıkları üç  müsabakadan bazı örneklere gelince;

Fenerbahçe- Eczacıbaşı Dynavit: 0-3. Sarı- Lacivertlilerde orta oyuncu Aslı’ya 5, son set oynayan Meliha’ya 2, Fedorovtseva 21, Ana Cristina 18, Lazareva 18 pas atıldı.

Eczacıbaşı’nda; Boskovic 33 kez topla buluşurken Beyza 3 pas alabildi. 

Vakıfbank- Fenerbahçe: 3-1. 3 set oynayan Kübra’nın aldığı pas 1. Yanlış okumadınız sadece “bir”. Egonu’yu merak etmişsinizdir. Onu da yazayım: 59. Fenerbahçe de topların daha dengeli dağıtıldığını belirteyim.

Eczacıbaşı- Vakıfbank: 3-0. Beyza’ya 3 sette toplam 3, Boskovic’e 37 pas atıldı. Sarı- Siyahlılarda Kübra 2 pas aldı. Fenerbahçe karşılaşmasında 23 pas alıp, 14 sayı bulan Daalderop bu kez 10 kez topla buluştu. 

Galatasaray- Fenerbahçe: 0-3. Aslı’nın aldığı pas sayısı: 2. 

Şimdi bu satırları okuyanlardan bir bölümü, “Çok iyi servis atılıyor. Onun için pasörler orta oyuncuları kullanamıyor” diyeceklerdir. Peki, o zaman Beyza ve Kübra dışında kalan orta oyuncular nasıl daha fazla topla buluşabiliyorlar? Neyse daha fazla uzatmayayım. Çünkü amacım suçlu aramak değil. Sistemi, oyun tarzını tartışmak. 

Ligler devam ederken erkek ekiplerimizin Avrupa Kupaları’nda ki mücadeleleri de hız kazandı.

Şampiyonlar Ligi’nde B Grubu’nda mücadele eden Halkbank, Polonya da oynadığı ilk maçta Aluron CMC Warta Zawiercie karşılaşmasını 1-3 (23-25, 26-24, 25-21, 25-22) kaybetti.

Evinde ki 2. maçta ise Alman ekibi Berlin Volley’i 3-1 (25-21, 25-19, 22-25, 25-23) mağlup etti. Şimdi sırada Bulgaristan deplasmanı var. Rakip Hebar Pazardzhik.

Şmpiyonlar Ligi’nde ki diğer temsilcimiz Ziraat Bankkart Almanya

deplasmanında Düren’e 1-3 (23-25, 18-25, 25-23, 16-25), sonra da Ankara da İtalyan takımı Perugia’ ya 1-3 (26-24, 22-25, 20-25, 23-25) kaybetti.

CEV Kupası’nda 3 takımımız da rakiplerini eleyerek son 16 turuna kaldılar.

Galatasaray, Union Raiffeisen Waldviertel’i İstanbulda 3-0, Avusturya’da ki rövanşta da ayni skorla yenerek turu geçti.

Arkas, Belçika da 3-2 kazandığı karşılaşmanın İzmir’de ki rövanşında Caruur Volley Gent’i 3-1 ile alt ederek bir üst turda İtalyan Modena ile eşleşti.

İşin ilginç tarafı Lagumdzija kardeşlerin birbirlerine rakip olmaları. Bakalım Arkas forması giyen Mirza’nın mı, yoksa Modena’da forma giyen Adis’in mi yüzü gülecek? 

CEV de mücadele eden bir diğer ekibimiz Fenerbahçe ise, hepimize büyük bir heyecan yaşattı.

Romanya deplasmanında Craiva’ya 1-3 (25-18, 25-27, 22-25, 23-25) kaybeden Sarı- Lacivertliler, seyircisi önünde 3-0 (25-15, 25-14, 25-18) kazandı.  Bu sonuçla turu geçeni belirleyecek  “Altın Set” e gidildi. Üstünlüğünü rakibine kabul ettiren Fenerbahçe 15-11 ile turu geçmeyi başardı.  

Bakalım Aralık ayı bizlere neler getirecek?

NOT: Yazarın Manşet voleybolun sesi dergisi,indeki köşe yazısıdır. 


YAZARIN DİĞER YAZILARI

Create Account



Log In Your Account