ENVER GÖÇENER

Alev ANAKÖK (Konuk Yazar)
14 Eylül 2024
110

ENVER GÖÇENER

 

Voleybolumuz, bu spora yıllarını vermiş değerli isimleri bir bir kaybetmeye devam ediyor. Geride kalan bizler, aramızdan ayrılanları son yolculuklarına uğurlarken, onlarla yaşadığımız anıları paylaşmakla yetiniyor ve sadece dua edebiliyoruz.

Geçtiğimiz günlerde de “Hocaların Hocası” ünvanını verdiğimiz Enver Göçener’e veda ettik.

O, voleybol camiasın da sporcusundan, antrenörüne kadar herkese dokunmuş bir spor adamıydı. Bende onunla uzun yıllar çeşitli birliktelikler yaşadım. Galatasaray’ın şampiyonluğa uzandığı senelerde yardımcı antrenörlüğünü yaptım. Maçlarda; heyecanı- sevinci yan yana paylaştım. 

Ayni dönemde, A Kadın Takımı Antrenörlüğü görevini sürdürürken,   büyük kariyerine karşın müsabakalara beraber çıkarak bana destek olurdu. 

Daha sonra ki yıllarda,  Atrenörler Derneği Başkanlığını yaparken, bende kurucu üye olarak yanında yer aldım.

Göçener’in en önemli özelliklerinden biri de; voleybolun tüm yeniliklerini çok iyi takip etmesi, yurt dışından (başta Almanya) yayınlar getirerek onları tüm antrenörle paylaşmasıydı.

Sadece voleybol için tasarlanmış “ağırlık çalışmaları” nı,  sporcuların “Bio Ritimleri” ni çıkararak antrenmanların ona göre düzenlenmesini birlikte çalışırken gördüm.

Öyle proğramlar yapardı ki; her  çalışmada mutlaka değişik bir  “diril” yer alırdı.

Anılar, anılar o kadar çok ki, yazmaya kalksam sayfalara sığmaz. Eminim ki, voleybol camiası onu hep hatırlayacak.

Geçen ay baskıya girmek zorunda olduğumuz için Milli Takımımızın

Paris’ de ki grup karşılaşmalarına, çeyrek finalde ki Çin mücadelesine değinmiş, yarı final maçlarını ise zorunluluktan buraya bırakmıştım.

Şimdi önce İtalya, sonra da Brezilya ile oynadığımız karşılaşmalara bir göz atalım. Böylece en azından bu 2 müsabakayı hatırlamış oluruz. Sonra da genel bir değerlendirme yapayım. 

Grupta İtalya’ya yenilirken ortalarda pek görünmemiş, 3-0 (14-25, 16-25, 21-26) kaybetmiştik.

Bu kez onları yenip hem rövanşı alacak, hem de finale adımızı yazdıracaktık. Bu düşünce ve umutlarla çıktığımız mücadelenin ilk setinde  16-14 de kadarda önde geldik. Devamı gelmedi: 22-25.

0-1 geriye düşmemize karşın genel kanı iyi oynadığımız yönündeydi.

18-18’e karşılıklı sayılarla gelinse de ikinci seti de 19-25 verdik. 

Artık son bir şansımız kalmıştı. Bunu da iyi oyunumuzu sahaya yansıtarak gösterdik. 22-21’i de bulduk. Olmadı: 22-25.

Üçüncülük mücadelesini Brezilya ile yaptık. 2 takım oyncularnın da aşırı stresli olması inişli- çıkışlı bir mücadelenin yaşanmasına neden oldu.

İlk seti 21-25, ikinciyi 25-27 kaybettik. 

3. Set nihayet rakibimize üstünlük kurduk. Bunun sonucunda da 25-22 ile tekrar umutlandık.

Grupta Hollanda maçını 0-2 den çevirmiştik. Brezilya karşısında bir daha yaparız düşüncesiyle hızlı başladık: 7-4. Ne var ki hatalar peş peşe gelmeye başladı. Bu bize 5 sayıya patladı: 7-8. Sonra adeta teslim olduk: 15-25.

Ve büyük organizasyonu dördüncü sırada tamamladık. Bu Voleybolumuzun Olimpiyat Oyunları’nda  elde ettiği en iyi derece olarak tarihe geçti (2012 Londra da 9., 2020 Tokya da 5.).

Bu sonuç, beraberinde övgüler kadar eleştiriler de getirdi.

Ben bu konuda biraz arada kaldım. Çünkü bardağa iki yönüyle de bakmak gerektiğini düşünenlerdenim.

Öncelikle şunu bilmek gerekiyor ki, bu oyuncular, başarılı oldukları için Olimpiyat Oyunları’na katılma hakkı elde ettiler. Yani, elemeleri geçerek Paris de yarıştılar. Üstelik de, yere göğe sığdıramadığımız futbol ile basketbol takımlarımızın, büyük organizasyonun uzağında kaldıkları düşünüldüğün de, bu yaşanan daha da büyük bir önem taşıyor. 

Ayrıca kızlarımız ülke insanımızı öylesine ayağa kaldırdılar ki; maçların büyük heyecanını, bir çok şehirde, geniş alanlarda, parklarda kurulan dev ekranlarda hep birlikte yaşadılar.

Sözcü Gazetesi televizyon yazarı Vahe Kılıçaslan’ın yazdığına göre; İtalya müsabakası izlenme oranı 11 reytingin üstüne çıkmış. Bu da halkımızın ekibimizi ne kadar çok sahiplendiğinin en güzel örneği.  

Voleybolumuzu, Türkiye’nin zirvesine taşıyan başta sporcularımıza ve emeği geçen herkese teşekkür ederim.

Ancak, bardağın bir de boş tarafı var. Gözlerimizi kapatarak, bazı şeyleri yok sayamayız. İyi yönleri nasıl yazıyorsak, iyi olmayanları da (acımasızca eleştirenleri bir yana koyuyorum) irdeleyenlere kulaklarımızı çevirmeliyiz ki, voleybolumuz çok daha yukarılara çıksın.

Öncelikle bu takım genelde genç bir ekip. Uzun bir süre bizlere bir çok güzellikleri yaşatacaklar. Onun için severken de, eleştirirkende onları dövmeyelim.

Daha önceleri defalarca yazdığım gibi, oyunda hücum çeşitliliğini en kısa zamanda sporcularımıza vermeliyiz. Yani “tek oyunculu takım” imajından kurtulmalıyız. Yoksa düz voleybol bizi ancak buralara kadar getirir.

Bu konuyle ilgili bir kaç not vereyim. Çin maçını 2-3 kaybettik. Vargas, 42 sayı ile en skorer oldu. 4 numarada görev yapan 4 sporcumuzun (Hande 13, Ebrar 7, Meliha 8, Derya 5) toplam sayısı: 33. Vargas dan 9 sayı aşağıdalar. Hadi pasör Elif’in 4, orta oyuncularımız Eda (9), Zehra (7) sayılarını da ilave edelim: 53. Hepsinin toplamı Vargas’dan 11 sayı fazla!

İtalya karşılaşması: Vargas 17 sayı. 4 köşe oyuncumuzun toplamı: 18.

Brezilya müsabakası: Vargas: 26 sayı.

4 numarada görev yapan 5 sporcumuzun toplamı: 21.

Peki Brezilya’nın 4 numaraları ne yaptı? Gabi (28), Ana Cristina (13).

Sanırım şimdi beni daha iyi anlamışsınızdır.

Bizler, Paris Olimpiyat Oyunları’na kilitlenmişken, aldığımız sonuç üzerine yorumlar yaparken, U-20 Kadın Milli Takımımızı unuttuk.

Avrupa Şampiyonası’nda mücadele eden ekibimiz, Belçika’yı 3-0, İspanya’yı 3-0, Slovenya’yı 3-0, Hollanda’yı 3-2, Hırvatistan’ı 3-0, İsveç’i 3-0, ev sahibi Bulgaristan’ı 3-0 ile geçerek yarı finale çıktı. Burada Polonya engelini 3-1 ile aştı.  

Finalde, İtalya’yı da 3-2 (22-25, 25-16, 25-19, 17-25, 15-11) yenmeyi başaran kızlarımız zirveye çıktılar.

Dilay Özdemir (en değerli oyuncu, en iyi pasör), Safranova (en iyi smaçör), Beren Yeşilırmak (en iyi pasör çaprazı) seçildiler.

Sporcularımızı ve emeği geçen herkesi kutluyorum.

Bu harika sonuca karşın oyuncular konusunda bazı eleştiriler de vardı (ben maçları izleyemediğim için bir şey söyleyemiyorum). Ama bu yorumları değerlendirmek gerektiğini de düşünüyorum.

Çünkü 20 yaş, sporcular için artık “oldular” demektir. Bakalım hangisini önümüzde ki yıllarda A Takım kadrosunda göreceğiz.

Bu arada U 17 ekibimiz Peru da yapılan Dünya Şampiyonası’nda

7. oldu.

Bu arada Efeler’in Avrupa Şampiyonası Eleme karşılaşmaları başladı. İlk maçımızı deplasmanda Danimarka ile oynadık. Çok yakın set sayılarıyla 0-3 (23-25, 23-25, 25-27) kaybettik.

Ankara’ da ki ikinci müsabakamızda Macaristan karşısında adeta şov yaparak 3-0 (25-11, 25-10, 25-15) kazandık.

Bir küçük not: ilk sette rakibimizin aldığı 11 sayının 5’i bizim kaçan servislerimizdendi. Bu hızla umarım grubu ilk sırada bitiririz.

 

 

 


YAZARIN DİĞER YAZILARI

Create Account



Log In Your Account