Taner DEDEOĞLU / Çocukluğu amcalarının gazete matbaasında geçti, sokaklarda gazete sattı
fakat babasından aldığı spor genleri daha ağır bastı. Sokak koşuları ile
başlayan serüvenini otomobil sporları ile tamamladı. Birçok ülkede, yarıştı,
yüz otuz kez milli formayı giydi, dereceler aldı, rekorlar kırdı. Bu hafta
Milli Atletlerimizden Ömer Giraygil ile Zaman Tüneline giriyoruz.
Ülkemizde Spor Yazarlığının ilk isimlerinden olan Raşit Giray (gil), Muammer
Hanımla yaşamını birleştirir. Çiftin ilk çocuğu Milli Atletlerimizden Ömer
Giraygil de 12 Ağustos 1947 tarihinde Ankara’da doğar. Çocukluğu, amcaları
Fethi ve Bekir Giray (gil)in çıkarttığı Ankara Telgraf Gazetesinde geçmektedir.
Ömer, gazetede satışından başlayarak her işinde yardımcı olurken, bir yandan da
sporla ilgilenmektedir. İlkokul yıllarında taşındıkları Kazıkiçibostanları onun
hayatını yönlendirir.
Yüz otuzdan fazla Milli Formayı giyen Ömer Giraygil spora başlamasını şöyle
anlatıyor:
“Önce bir anımı anlatmak istiyorum; ilkokulu Yıldırım Beyazıt’taki Bozkurt
İlkokulunda okudum. Anıtkabir inşaatı yeni bitmiş, ulu önderimiz buraya
defnedilmiş ama müze bölümü henüz tamamlanmamış olacak ki, arabaları bizim
okulda idi. Atatürk’ün kullandığı biri açık biri kapalı iki kocaman siyah
otomobili, Bozkurt Okulunun bir bölümünde korunuyordu, görmeye gelenler de
olurdu, sonradan Anıtkabir’e götürüldü bu arabalar.
Bir yıl TED Ankara Koleji Hazırlık sınıfına devam ettim, babam aile bütçesinin
kaldıramayacağını söyledi, Gazi Lisesi orta kısmına geçtim. Bu dönemde hem
gazeteye hem de spora merakım var. Amcalarımın çıkarttığı, Ankara Telgraf akşam
gazetesi idi ben hem matbaada yardım ederdim hem de koltuğumun altındaki
gazeteleri ‘Yazıyoo’ diye bağırarak Ulus Meydanında satardım, 12.5 kuruştu… O
zamanki gazetecilerin sosyal hayatı vardı, babam ve amcalarımda dahil Posta
Caddesindeki Pala’nın Meyhanesi, Karpiç, Barıkan Otel de falan toplanırlardı.
1950 li yıllarda, Fethi amcam patron olduğu için sık sık tutuklandığından,
yatağı yorganı denk yapılır, Ulucanlara götürülürdü. Fethi Amcam şairdi de,
ölümünden sonra, babam bütün şiirlerini ‘Mavi Gözyaşları’ adlı kitapta
toplamıştı.
Oturduğumuz yer, Kazıkiçibostanları, sebze bahçeleri içinde bir yer ve buraya
su getiren kanallar var. Ben kanalları elimde bir sopa ile atlamaya
başlamıştım. Gazi Lisesinde de Selman Sarıkaya, Talat Akgül gibi çok önemli
Beden Eğitimi öğretmenlerimiz vardı, zaten hemen her daldaki okul takımlarımız
da başarı kazanırdı.
SPOR BAŞLIYOR
Bu dönemlerde ‘Sokak Koşuları’ yapılırdı, benim spor hayatım Cebeci Sokak
Koşusu ile başladı, 1.500 metre 6 ıncı oldum aynı yıl da 27 Aralık 1961 günkü
Atatürk Koşusunda da Yıldızlarda üçüncü geldim.
Bundan sonra ben uzun atlamaya başladım, Işıl Özışık sürekli rekorlar
kırıyordu, onun etkisinde kaldım ve 1962 yılı başlarında sırıkla yüksek
atlamaya yöneldim. 1963 yılında Galatasaray Atletizm takımına transfer oldum,
sırasıyla yıldızlar, gençler, büyükler ve Silahlı Kuvvetler kategorilerinde
30’un üzerinde Türkiye rekoru kırdım. 1966 yılında 3.91 ile başladığım derecemi
aynı yıl Prag’da 4 metreye ulaştırdım. 1969 yılında Sofya’daki 19. Avrupa
Şampiyonasında 4.40 ile Türkiye Rekoru kırdım. 1971 yılında Akdeniz Oyunlarında
da 4.50 atladım.”
Atletizmle birlikte amatör kümede Hacettepe Basketbol takımında da oynayan Ömer
Giraygil, sporun malzemesiz, tesisiz dönemine katkı sağlayanlardan. Ülkemizde
sporun önemsenmediği veya ilginin birkaç dalla sınırlı kaldığı günlerden
anılarını da şöyle anlatıyor:
SPORCU FEDAKÂRLIĞI
“ Hiçbir şey yok! Malzeme yok, tesisi yok… Hele atletizm ve bazı spor dalları
acınacak durumda. Atletizm yapıyorsunuz ayakkabı yok. Değişik şekillerde yurt
dışından gelse bile bizde de alacak para yok.
Bu işler sporcu ve ailesinin fedakârlığı ile bu günlere gelebildi diye
düşünüyorum. Fiber Sırıklar 1964 Tokyo Olimpiyatlarından sonra çıktı, sünger
yataklar da1967 den sonra kullanılmaya başlanıldı. Önce atladığımız metal
sırıktı, yükseliyorsunuz ve talaş-toprak karışımı bir zemine düşeceğinizden,
düzgün düşmek için de bir gayretiniz olacak… Bu düşüşü dört metre yükseklikte
hesap edeceksiniz, ters düştüğünüzde, karaciğer, böbrek üzerine gelirseniz,
nefesiniz kesilir sadece ‘ugh’ diye bir ses çıkar ve yatar kalırdınız. Şunu
hemen söyleyelim, okullarda, spor yapan öğrencilere şans tanınırdı, bu kural bu
gün de var ama kimse bilmiyor veya ilgilenmiyor. Yani okullar spor yapmaya
engel değil aksine destek veren bir kurum, siz başarılı bir sporcuysanız,
çalışma hayatınızda da antrenman izinleriniz var, bizi ayakta tutan da bu
imkânlar oldu sanıyorum, eğitimi aksatmadan, spor yaptık ama yokluklar içinde.
Kızım antrenmanlarını da hiç aksatmadan çok başarılı bir öğrencilik dönemi ile
mezun oldu, halen Beşiktaş’ta voleybol oynuyor.
Ben 1967 yılında askere gittim, dönüşümde 1970 yılında Gençlik ve Spor Genel
Müdürlüğü Bütçe İşlerinde çalışmaya başladım. Sporun devam ettiği bu dönemde;
Bölge İşleri, Eğitim Dairesi ve Gençlik Spor İl Müdürlüğü ile müdürlüğün
bünyesinde çeşitli tesislerde amirlik yaptım. ”
SPORA VEDA
Sporun içinde doğan ve yıllarını bu işe veren Ömer Giray, en verimli çağında
sakatlanır. Giray, onu sahalardan kopartan olayı da şöyle anlatıyor.
“1971 yılında Akdeniz Oyunlarına hazırlık kampı için Yunanistan’a gittik. Bir
ay kaldığımız Atina’da Akropol Rallisi için gelen Türk Sporcularla tanıştım.
1971 Akdeniz Oyunlarında beşinci oldum ve 1972 yılında da Balkan Şampiyonasına
gideceğiz, bunun öncesinde İstanbul’da seçmeler yapılıyor. Bizim müsabakalar
uzun sürer, çıta yükselir, sporcular atlar, bir daha yükselir falan, saatlerce
sürer. O gün de öyle oldu, İnönü Stadındayız, aklımdan hiç çıkmaz, Sarıyer-
Balıkesir futbol kulüplerinin de lige çıkma maçı var statta. Saati geldi maç
başladı, diğer yarışmalar bitti ama biz hala atlamaya devam ediyoruz.
Tokyo terlikler vardı bir dönem, onların fabrika artıklarını toplar, çuvallara
koyar minder yapardı yönetim. Ben atlayışımı yaptım, 4.50 metreyi aştım ve
çuvalların üzerine indim. Çuvallar bir ağ içinde toplanmadığı için, ağırlığımla
dağıldı ve ben sırt üstü yere düştüm. Hemen Ankara’ya getirildim, Tıp
Fakültesinde Nurhan Arman isminde uzman bir doktor vardı gördü ve ‘ameliyat
ederim ama riskli, sporu bırakacaksın’ dedi. Balkan müsabakalarında Zagrep’e
takımla gittim ama kenarda oturdum.”
OTOMOBİL SPORLARI
Çeşitli yaş gruplarında,130 dan fazla Milli Formayı giyen, 30 dan fazla Türkiye
Rekoru kıran, Dünya Ordulararası Atletizm Şampiyonasında altıncı olan Ömer
Giraygil, belinden sakatlanarak atletizmi bırakmak zorunda kalır. Atina’da
tanıştığı, Oyman Atabay, Ali Sipahi, Ayhan Tokyay, Demir Bükey, Mithat Diker,
Mahmut Eryiğit ile yolları İstanbul’da tekrar kesişir ve Ömer Giraygil, yeni
spor branşını şöyle anlatıyor:
“ Sakatlığım döneminde İstanbul’da dayımla Haydarpaşa Lisesi yanındaki Otomobil
yarışına gittik. Ankara’da oturan insanlar Atina’da tanıştı, İstanbul’da dost
ve kader arkadaşı oldu. Ben 1973 yılında Otomobil Sporlarına yöneldim ve aynı
yıl Oyman Atabay ile Hitit Rallisine katıldım. Buradan unutamadığım anım,
Çankırı- Kastamonu arasındaki özel etapta arabanın direksiyonu yerinden
çıkmıştı. Biz Renalut 12 araba ile yarışıyoruz ama başka takımdayız. Tosya
kavşağında, Renault takımının servis arabasını gördük, halimize acıdılar ve
direksiyon simiti vermişlerdi. Bir Türkiye Rallisinde Uludağ’da da aks
kırılmış, yarış dışı kalmıştık.1980 yılına kadar yardımcı pilot olarak yurt içi
ve dışında birçok yarışmalara katıldım. Türkiye Otomobil Kulübü’ne (TOK)
katılmıştım, Ankara Otomobil Kulübü (ANOK)kurucuları arasında yer aldım. 1984
yılından itibaren de başta Oğuz Gürsel olmak üzere birçok yarışçının Servis
Menajerliğini üstlendim. 1990 yılında Hipodromda yapılan pist yarışından sonra
da bu sporun da sadece seyircisi olarak tribüne çekildim.”
YENİDEN YAYINCI
Gazeteci ailede büyüyen Ömer Giraygil, sporun sonunda yeniden yayıncılığa
döner. Genel Müdürü Yücel Yener’in isteği ile TRT’ye geçen Giraygil bu dönemi
de şöyle anlatıyor:
“Gençlik Spor Genel Müdürlüğünde 28 yıl sonra yapılan bir uygulama beni mutlu
etmemişti, TRT Genel Müdürü Yücel Yener, ’bize faydalı olursun’ dedi ve ben
2000 yılında TRT’ye yatay geçiş yaptım. Spor Haberleri müdürlüğünde, on üç yıl,
kurumun spor dünyası ile yazışmalarından başlayarak irtibat kurulmasına,
organizasyonlarına kadar her konuda görev yaptım. Erzurum’daki Kış Sporları,
Trabzon’daki Gençlik Oyunlarında emeğim vardır. Benim çalışmalarım sadece
organizasyonla da kalmadı saha içi gözlemciliğimle yayına da katkı sağladığımı
düşünüyorum.”
1984 yılında evlenen Gamze-Ömer Giraygil çiftinin kızı Gizem’de Beşiktaş kadın
voleybol takımının pasörü.